26 Şubat 2017 Pazar

  Neden hep bu kadar yaralı ve kederliyim... Tam olarak bilmiyorum. Belki dış kabuğum ayakta kalmaya çalışırken iç kısımlar aynı mücadeleyi veremiyor. Kendimin farkındayım aslında. Ama o kadar çözümsüz ki ruhumdaki düğüm çıkamıyorum ortaya.

   Heyecandan, düzensizlikten, farklılıktan beslenen bir mum sönüyor içimde. Ve ben hiç bir şey yapamıyorum. Biraz dışına çıkabilseydim anlarımın, biraz! Ama hayır düşünme işini hep çok sonraya bırakıyorum.

  Bir gün bir arkadaşım benimle ilgili bir şeyler yazmıştı. Aradan tam 8 yıl geçti. Tam 8 yıl sonra tekrar okuduğumda anlayabildim onu. Ne kadar haklıymış. Onu incittiğimin farkında mıydım hayatıma devam ederken? İncinmemiş de olabilir bilmiyorum. Belki de o ruhunu insanlardan sıyırabilecek kadar olgunlaştırmıştır.

   Sevmenin 2. kişilerle ilgisi yok. Sevmek 1.tekil şahıs. Tek kişilik yani sana ait. Onunla ne yapacağına hep sen karar veriyorsun. Bazen paylaşıyorsun bazen sakınıyorsun. Ama hiç vazgeçmiyorsun.


23 Şubat 2017 Perşembe


Bahar geliyor.

Ben kaç bahar karşıladım seninle...

Kaç bahar var önümde?

Kaç mevsim daha dallarım meyveye durmaz?

Soluyorum.

Seninle kavuşmak ölümle kucaklaşmak demek.

Ölmekten korkuyorum...

Öleceğim için değil öldüreceğim için.

Peki ya hayat!

Nefes alan kaç kişiyi öldürdük biz.

Sayısını bilemiyorum artık.

Herkesin açık bir yarası vardır hayatta.

İşte benim açık yaram da bu.

Biliyor musun yaşayanın ölmesi daha zordur bedeniyle birlikte ölmüş ölüden.

Umut etmezsin en azından.

Kirpiğimden yere düşen bir damla yaşım.

Kaç baharı daha bekleriz birlikte?