21 Haziran 2015 Pazar

Babacım...
Bu babalar günü bizim hiç yaşayamadığımız o malum babalar günü. Sana sarılmadığım, hediyeler almadığım, bilmediğim. Oysa sadece annelere değil babalara da çiçek verilebildiğini bilseydim...Her okul dönüşü anneme topladığım o yol kenarındaki çiçeklerden sana da vermiş olurdum. Maksadım aji tasyon yapmak değil şu an için. Durdum ben! Nerede durduğumu henüz bilmiyorum ama yaralarım da durdu. Belki yanımda yatan o minik nefes ve boncuk gözler durdurmuştur. Çünkü onun şimdi bende olan ne varsa ona ihtiyacı var. Yoruldum ben biraz baba vermekten, düşünmekten ve düşünceli olmaya çalışmaktan. Ve bu babalar gününde kendimi sana şikayet ediyorum. Ve özlüyorum seni. Bir babaya sahip olmanın ayrıcalıklarından çook uzakta getirdim bu yaşa kendimi. Hep savunmaya çalıştım ve anlatmaya çalıştım kendimi. İnsanlar beni bir kenara itmekte hiç zorlanmadılar hala da zorlanmazlar.Ama beni dansa kaldıracak kadar da incedirler çoğu zaman. Ellerim titrer adımlarım karışır anlatamam. Hayat bize iki sohbet ve bir kahkahayı çok gördü. Ama hatırlıyorum o son anımızı. Tren istasyonunda veda edişimizi birbirmize ve yaramazlık yapma diye tembih edişini. Yaramazlık yapmadım merak etme öyle bir şansım ve lüksüm olmadı hiç. O gün o arabaya binerken çocukluğumu da o istasyonda bıraktım. Şimdi de durduğum yerde bir şeyleri bırakmışım yeni yeni anlıyorum. Bazen hayat bizi bazen biz hayatı seçiyoruz. Babalar günün kutlu olsun canım ilk ve son defa. Tüm iyiliklerin ve temiz kalbinle bizimlesin.

Karakaçan ın Petuş