27 Mayıs 2015 Çarşamba

Can... Sen doğdun ve bir ay geçti. Zamanın bu kadar hızlanabileceğini hiç düşünmezdim. Şimdi seninle ikimizin bu yaşadığını anlatabilmeyi çok isterdim. Hiç bir aşka benzemiyor bu ya da hiçbir bağımlılığa. Ben biraz çılgınca severim saplantılı kıskanç. Bir saniye bile uzaklaşmadan. Ama bu bira z farklı oğlum. İçinde bir de korku var... Ya bir şey olursa!! Bu duygu karmaşası loğusalık bilmem ne içinde bunları ifade edebilmek güç biliyorum. Ama bu anlardan en azından benim okuyunca hatırlayacağım bir şeyler kalsın istiyorum. Şu an salondayız, ışıklar kapalı. Sen sağ omzumun üstünde yatıyorsun hızlı hızlı nefes alıyorsun. Bir elin çenemin altında duruyor. Kolum kopmak üzere, sırtım belim. Ama umurumda değil. Huzurlu olmanı dinlenmeni istiyorum. Hayat düz bir yol değil malum. Tek istediğim her inişinde çıkışında bu omuza sahip olduğunu hissetmen. Umarım kaderimizde hep yan yana olmak vardır uzun uzun yıllar. Ben annemi hala arıyorum. Hiç kimse tutamıyor yerini asla olmuyor. Canım meleğim. 2009 da başlayan blog maceramın yeni kahramanı sensin. Babanla birlikte tabi. Şu an günler gaz kaka pış pışla geçiyor gibi gözükse de Ankarada geceler hep turuncu, kaldırımlar şarkı mırıldanıyor ve ben hala küçük pia yım, petuşum.