15 Ocak 2011 Cumartesi

saat sabahın 5i... bu saate kadar bir sürü şeyle meşgul oldum. her an aklımdasın.. ben birazdan yatıcam ve sen birazdan kalkıp güne başlayacaksın! sevgilim kağıt kalem olsa yakınımda şimdi bu satırlarda işim yok! öyle özelsin ki seni böyle yazmayı hiç sevmiyorum. çünkü o kadar çok şey eksik kalıyor ki. 128 günümüz kaldı! sonra... sonrası iyilik sağlık...
kalbim pır pır şimdi...arada engel oluyorum yavaşlatıyorum! uçmaktan yorulmasın! hoş kimse bana dünya üzerinde sevmekten yorulan tek bir insan gösteremez. bir de söz konusu sen olunca sevmekten yorulmak diye bir cümlenin yanından bile geçemiyor insan...
süslü cümleler kurmam şart mı?
tüm sadeliğimle gelsem sonra senin derinlerinde derinleşsem cümlelerimle...
acı vermeyen bir ayrılık her bir mesafesini aşka katıp kalpler arasındaki yolları kısaltıyor. bugün geç kalanlar adlı oyunu izledim! geç kalmamak üzerine anlatılabilecek en güzel örneği vermiş sanırım. hayata geç kalmak düşünsene... yaşayamamak demek yani bu. bir sevgi sözcüğünü bir özrü ertelememek! bunları seninle tartışmak vardı şimdi... istikametler ne kadar farklı olsa da kırmadan! senin en güzel yanın ne biliyor musun. hiç incitmiyorsun beni!! hayattaki tüm diğer insanların aksine.. ettiğim binlerce duanın yaradan tarafından gönderilmiş bir cevabısın belki de.
bizi biz gibi göremeyen insanlar ne der ki şimdi... susabilirler artık onlara yakışan bu! ve yapraklar bi anlığına hışırdamayabilir, rüzgar susabilir... her şey durabilir! ve ben kulağına fısıldayabilirim- ilker... sadece ilker derim sen neler demek istediğimi anlarsın bilirim... ya da sen bir anlığına bana bakabilirsin. gözlerinde bir ömürlük dinlenebilirim.
hep diyorum ya bir evimiz olsun bizim ilker! senin kalbin benim evim ama yine de diyorum bir evimiz olsun bizim ilker... çünkü ellerini çok seviyorum.

Hiç yorum yok: