26 Aralık 2011 Pazartesi

şimdi dinlediğin şarkılar daha mı güzel?

kırmasaydın sol anahtarını.

noktalar kümesi... nokta nokta nokta

hangi durak lan --- otobüste değiliz ki

1 Aralık 2011 Perşembe

bazı yalanlar güzel
bazı gerçekler acıymış
bazı ölümler uzun
bütün hayatlar kısaymış


TEOMAN

7 Kasım 2011 Pazartesi

van da da, van dan da

bir yerden başlamanın ne kadar zor olduğunu anladığımda bir yerden başlanılmadığı hep kalınan yerden devam edildiğini anladım. hayat kaldığı yerden, acılar kaldığı yerden, anılar kaldığı yerde, sevinçler kaldığı yerde....

ve ben kalmışım bir yerlerde! hep aynı sokakta dolanıp duruyorum. sevdğim bir sokak orası ama acı veriyor -yine de- kopamıyorum işte. hep bir kitap yazma hayalinde koşmuşumdur. sonra aklıma bir fikir geldi annemle babamı anlatayım o sır dolu hikayelerine bir dalayım.şimdi düşünüyorum acaba cesaret edebilir miyim? nasıl ederim... hangi tarafından tutsan acı yanıyor ellerim..hangi taşın altında nasıl parça parça gövdeleri bunu mu anlatıcam.

bu kadarı bile acı işte... yapmayın yaralı yürekleri yaralamayın! van da bir sürü kürt var zaten demeyin. o evlatlarda bu cümleleri kuracak ilerde bunu düşünün, artık bilmem kaç ana ölene kadar ağlayacak. siz susun... bilmediğiniz sularda yüzmeye kalkmayın.

6 Kasım 2011 Pazar

Kaç yıl oldu saymadım köyden göçeli
Mevsimler geldi geçti görüşmeyeli
Hiç haber göndermedin o günden beri
Yoksa bana küstün mü unuttun mu beni

Dün yine seni andım gözlerim doldu
O tatlı günlerimiz bir anı oldu
Ayrılık geldi başa katlanmak gerek
Seni çok çok özledim arkadaşım eşek

Arkadaşım eş arkadaşım şek arkadaşım eşek

.....

Uzun kulaklarını son bir kez salla
Tüm eski dostlarımdan bir haber yolla
Ayrılık geldi başa katlanmak gerek
Seni çok çok özledim arkadaşım eşek
Arkadaşım eş arkadaşım şek arkadaşım eşek

anneciğim senin bana ninni olarak söylediğin bu şarkıyı şimdi ben sana ithaf ediyorum kalbimdesin kızın petek...

22 Eylül 2011 Perşembe

iyi geceler ankara...


sessizliğin durgunluğun saygınlığın ve kaldırımlarınla sen...

bizlere bazen geçtiğimiz adımları saydırıyorsun.

ben de kaldırımın olsam hayat olmasam tanık olsam olanlara..


iyi geceler ankara...


bizi ancak biz anlarız.

16 Eylül 2011 Cuma

Kelebek kadar ömrümüz var
Sevmek lazım hemen başlayalım
Kaybedecek daha neyimiz var
Aşk için ne gerekiyorsa
Hepsi ben de var
Nefes bile almadan
Seviyorum seni

Sarmaşıklar gibi sardın kalbimi
Değiştirdin kanımı koydun zehrini
Örümcek gibi ördün zihnimi
Düşündükçe daha çok isterim seni
Nefes bile almadan
Seviyorum seni

İçimde dolaşan alkol gibi
Sana gitgide sarhoş oluyorum
Ruhumu kaybetmiş gibi
Sadece senin için yaşıyorum
Nefes bile almadan
Seviyorum seni




'REDD'

31 Ağustos 2011 Çarşamba

daha kırılacak parçalanacak çok şey var... sırada bekleyen çok acılar! dün duyduğumuz sesler bugün yok onun sessizliğinin yerine başka sesler var.. daha ne güçlenmeler var bir bilseniz sırada bekleyen ne gülümsemeler.

insanın yapabileceklerinin sınırı yokmuş anladım. hayatta geçilebilecek ne sınavlar var.

duygularımı ise şimdi anlatmaya lüzum görmüyorum, sonraları acıtmasın diye. çünkü her şey unutulmaya ya da unutulmaya yüz tutmaya mahkum -yazılanlar hariç! ilk defa belkide başına oturup yazmanın yazılması gerekenleri yazmıyorum.

hayat planladığımız gibi değil.. plan yapmamak en iyisi. ya da en iyisi şimdi bana susmaya devam etmek

24 Ağustos 2011 Çarşamba






hangi çiçeğe ait olduğu önemli değil saksının...
günün hangi vaktinde olduğu önemli değil..
kalbimdeysen kalbindeysem!
gerisi teferruat.








17 Ağustos 2011 Çarşamba

şimdi gelsen
bir çay sigara içsek seninle
dumanımızla dumanı tüttürsek
kalksan yattığın yerden
konuşsak seninle
diğer tüm konuşmalarımızdan farklı
belki sadece gözlerimizle
sussak çığlıklar içinde
ne kadar anlamsız cümle varsa hepsini bağlasak
bir küçük parçam kaldı seninle
dursa almasam yine de
kalabalıklara dalmasak
sadece ikimiz
ve belki birer kelime
yaşlarımı silsen ağlarım bilirsin
hayat gelse geri göndersek
sevsek önümüze ne gelirse zor mu?
yeter ki şu lunaparktan nefret etmesek
gelsek peki o zor mu?
evet işte o çok zor.

SESİMİ DUYAN VAR MI?

kurulan hangi cümle ölümle gelen hissiyatları anlatabilir ki!

Acı, özlem, korku, umutsuzluk... Bir yerden sonra dönüşüverdiği hissizlik. Gücün, paranın satın alamayacağı tek şey olan yaşam. Yaşam denilen çarçur ettiğimiz şey işte her ne ise!

sevgili anne babacağım,

yapamıyorum bugün bir şeyler yazmak imkansız!


PEKİ BENİM SESİMİ DUYAN VAR MI!

15 Ağustos 2011 Pazartesi

hadi bir şeyler karalayalım.. sabah sabah gece gece ne farkeder! hangimizin hangi hayatta hangi bedende ve renkte olduğu ne kadar önemli! turuncusun belki belki mavi hadi siyah ol ne farkeder.. her biri bir renkken her birimizin atan bir kalbi varken.
sana ne kadar acımasızca ve hoyratça davranıyorsa hayat bana da davranıyor işte. nerde hangi yürekte attığımız ne belli. fenerin hangi kaldırımda söndüğü peki!
müziğimizin ne olduğu peki? klasik müzikte mi acı arabeskte mi? hepsinin damlattığı bir damla yaşken... senin gözlerinden benim gözlerimden taa yüreklerimize ciğerlerimize kasıp kavrulan.
aynı anda mı vazgeçtik yaşamaktan!! hadi kalk aynı anda tutunalım tekrar... hangi dala tutunup direndiğimizin ne önemi var.
dur kızım korkma hangi yürekte parçalandığımızın ne anlamı var. bak annenin de uçtuğu tek bir kanat ama kapıldığı rüzgar var. anlatamadıkları var sana, anlamayacakların dinlemediklerin var.sende öğrenmedin mi sözünü tutmamayı, yazdığın günlükleri saklamayı! ne oldu da sen bizden bir parça olduğunu unutup tek başına kaldın dünyada.. yanındayım hep olsa. annenin yanında olmayanların aksine. gel yine yüreğime basayım. benim artık yüreğine yaslanamadıklarım var...
günün hangi saatte doğduğunun ya da battığının ne önemi var..senin kaçta doğup battığının önemi yoksa. bilmiyorum kelimesinin en çok kullanılan kelime olmasına ne dersin peki...hangi yağmur damlasıyla gelirsin peki...
hangi kafiyeyi bulmak hangi uyuma aldanmak hangi uyağa tutunmak hangi dizelerde yaşamak!
boşver yazılmış bir kaç sözün olsun yeter...

12 Ağustos 2011 Cuma

iyi geceler ankara

iyi geceler ankara


yağmurunla karınla dökülen yapraklarınla aşındırdığım kaldırımlarınla
herşeyinle belkide...
seviyorum seni
sende aşk var güzellik var nefes var.

10 Ağustos 2011 Çarşamba

gözlerimin altındaki morluklar da olmasa
hiç acı çekmemiş sanacak insanlar beni
halbuki ne aldatılmalara ne yalancılılara maruz kaldı kalbim
bazen bir bedenden ibaret oldum
bazen bir piyondan
önce bağırıp çağırmayı
sonra susup sabretmeyi öğrendim
öğrenmediğim ve öğrenmek istemediğim tek bir şey vardı
unutmak!
bazen hiç bir şey olmamış gibi uyanmayı istedim yeni güne
ama hiç olmayınca....
inadına daha çok hatırlayayım diye acı verenleri
tekrar edip durdum içimden
mutluluk!
mutluluk denen şey içimizde minicik
en çok korunası en çok hissedilesi
ya da her neyse yine gece gece

5 Ağustos 2011 Cuma

her bir yana dağıttığım parçalarım var. toplayamıyorum. sırlarla dolu hayatlar göçüp gitmiş yaşamlar artık benim olmayan kokular var. olsun! benim olanların verdiği huzurla yaşayabilmek de gayet güzel

19 Temmuz 2011 Salı

zaman zaman farklı boyutlarda da olsa kendimizi kapatığımız fanusun içinden çıkmak biraz zor. kafamızı çıkarıp baksak normalden büyük gözüküyor gövdemiz, düşlerimiz, dertlerimiz. neyin kolay neyin zor olduğunu tartmak öyle basit değil!!! bu kadar zaman anladım ki 2+2=4 derken bile biraz düşünmek lazım...

ben hayatımın her safhasında böyle düşünüp giderken anı kaçırıyorum. ya çok geçmişteyim ya da uzak bir gelecekte. oysa bırak kendini değil mi? nasıl olsa seçeceğin yollar belli. böyleyim ben işte 3ün 5in hesabını yaparım. ne 3ü seçerim sonuç olarak ne 5i. 4 te sıkışıp kalmak! işte o tam benlik.

basit gözüken zorlukların zor gözüken basitliklerin tasalarıyla verimli zamanlar geçiriyorum. biraz yalnız kalsan bitti, hop kısa devre. kısası uzunu yanmışı her neyse teknik meselelerden hesaplardan kitaplardan anlamam sevmem. ama ilerde belki bir ya da bir kaçınız benden hesabınızı tutmamı isteyecek.. eee olacağına bak sen işim bu benim.

her gün konuş konuş dur.. yurtdışına mı gitsem bilmem neci mi olsam taş olup yerimde mi dursam top olup yuvarlandıkça mı yuvarlansam. ne yapsam az daha saçmalasam... falanlar filanlar. halbuki ne gerek var kıça giyilecek donun rengine kadar düşünmenin. belki de rahat değil dimi. giyersin olmaz çıkarırsın.

ne oluyorsa gizli saklı kalmaktan oluyor bana. çok düşünüyorum çok!

24 Haziran 2011 Cuma

kızımın ismi PİA olsun istiyorum. acaba nüfustaki bey kabul eder mi bunu! babası kabul eder mi? üstelik bilmem ne dilinde bok demekmiş pia... ve bunu bana sevgili pia nın müstakbel babası söyledi:) bir pia yaratma çabası saçma gelebilir insanlara. ama kimse kendini kandırmasın herkesin bir pia sı vardır.
saat sabahın 10u ve dünden bugüne toplamda 1 saat bile uyumamışken gelmiş burda kızımın ismi pia olsun vızıltılarını çıkarıyorum. çünkü güzel şeylerden bahsetmek güzeldir.güzel olmayan şeyse dar gelen bir elbisenin içine sığmaya çalışmak..
güzel cumalar olsun...

15 Haziran 2011 Çarşamba

martılar şakıyorlar yine...günü getirdiler.

bir hayalim var dün gecede bu sabahta,benim ben olmaktan çıktığım anda,nice satırlarla.


karma

13 Haziran 2011 Pazartesi

yine döndüm yatağıma. bu gece temiz, bu gece süslü belki bir kaç gece daha... hayalleri umutlarımı acılarımı neyim varsa hepsini toplayıp gömmüşüm bu yatağın içine. sır gibi saklanmışlar her biri bir köşesine.yaşamak nedir tam olarak bilemem ama bu yatak yaşıyor ben nefes aldıkça yalnızca benim anlamlarımla.
hatta benim anlamlarımla yaşayan sadece onlarca şey var. kendilerini hep önemli sandılar.olsun! ben onları öyle sevmiştim zaten.
bir sıkışıklık içindeyim. yaparım bunu huyumdur... çünkü bazen ihtiyacım olan bu gerekli bir şey. hiç bir şeyi unutmayı sevmiyorum üstelik sevgilerimi acılarımı hayal kırıklarımı kırgınlıklarımı hepsi küçük kutuda kalbimin içinde kilitli. arada çıkarıp tozların üstünü üflemeyi de ihmal etmiyorum elbette. beni ben yapan ne varsa beni pia yapan ne varsa.

27 Nisan 2011 Çarşamba

yüzümdeki gülümsemesin
yanağımdan mutlulukla süzülen bir damla yaş
kaybettiğim umudumsun
karanlıkta yanan mumum
sıcaklığında ısındığımsın
sonu olmayan başlangıcımsın
kalbimin tıkırtısı
canımdaki kansın
kıskançlığım hırsım öfkem arzumsun
hayatın ta kendisisin
erimsin
ilkimsin
ilkerimsin

23 Nisan 2011 Cumartesi

geçen gece tam kelimelerim akmaya başlamıştı ki internetim gitti. bu bir işaret miydi? yoksa artık cesur olmadığım için sus mu diyordu kelimelerim. günlerdir hastanedeyim hasta bir ananem asker bir sevgilim ve yeryüzüne inemeyen bir kafam var. haddinden fazla düşünüp haddinden fazla hissetmek. son zamanlarımı ancak bu cümle ile anlatabilirim. bir yerlere sığamıyorum bir yerlere ait olamıyorum ben. ama bir o kadar da bağlıyorum kendimi. insan bir şeyi yapmak zorunda olduğu için yapmamalı deyip yapıyorum. siz özgür müsünüz? evet mi hadi ordan. ben ne özgür insanlar gördüm. ne özgürlüklerle esaret altına aldılar kalbimi. cesaret gösterecek kadar özgürdüler. hadiyin lan ordan. çekilin o kıyılardan... özgürlük diye bir şey sadece felsefede var tabi hangi renk çorabı seçebilmeyi özgürlük saymıyorsan. bendeki de ne bu özgürlük takıntısı bilmem. tek bildiğim kendimi hiç özgürleştiremediğim..

ama tabi aşk konusu başka... sevmek başka... özgürce cesurca tüm kalbimle sevebiliyorum ben. ama tabi onun miktarını tutturmakta sıkıntılı. yine tam olarak ne hissedip bunları yazdığımı bilmiyorum. sadece bir bakıyım diye açmıştım.


ihmal var hayatta ihmal! kalbin yedek parçası bulunmuyorken üstelik...

29 Mart 2011 Salı

blogun geri gelmesi ufak bir kriz etkisi yarattı kalbimde gitmesi ise üzüntü... bulantılar içindeyim. sorgulayıp duruyorum hayatı neden bir anlığına bile olsa tam manasıyla düzgün olmuyor hayat. bu nasıl işçilik anlamıyorum hep bir yer yapılırken başka bir taraf yıkılıyor. ortası yok! ve hiç bir zaman e) hepsi diye seçenek. doğru cevabı bilecek bir anahtar da yok üstelik. karmaşığım hep yaşarken yaşadığımın ne olduğu sorgulamaktan yatırımı hep sevgiye yapmaktan sonra da işler batınca sevgiden olmaktan bıktım...

gidip sigaraya anlatayım bari içimdeki belki o yanarken onları da yakar!!!

iyi geceler blogger mümkünse kapatma cezası alma artık

biri günün birinde bana gözlerimi anlattığında... sevildiğimi hissettim! yıllardır her gün gözlerime bakan ben bile farketmemişken üstelik.. seni tekrar sevdim! birinin ayrıntılarını keşfedecek kadar gözlerime bakması... çok ufak bir şey gibi görünsede mucizevi bir yanı var gözlere bakmanın!

incir reçelinin bu sahnesine hayran kalmıştım.. sadece göz göze bakıp gözleriyle sevişmişlerdi...


kim bilebilir ki? hayat nedir...

12 Mart 2011 Cumartesi

17 Şubat 2011 Perşembe

bir zayıflık hasıl oluyor zayıflıkla birlikte kıskançlık! insanoğlu neden bu kadar bencil olur paylaşmak istemez sevdiği bir şeyi.. ufak tefek olunca güzel oluyor bazen ama ya kendi kendini zehirlemeye başlamışsa. korkuları sebepleri sonuçları hiç bir zaman doğrusunu bilemeyeceği cevapları...yaşam ölüm araf!

hangisi daha gerçek hangisinde gerçek bir yer edinir insan... zaman zaman ölümü düşleyen ruhlar yinede neden bu kadar korkak olur... ölüm gelmeden anlaşılmayacak şeylere neden kafa yorulur...
araf ölümde değil dünyada! bu yüzden hep yorulur.

kokusuyla taşıyla toprağıyla özlediğim ankara... sana kavuşmak hayatla barışmak gibi!

12 Şubat 2011 Cumartesi

kıbrıs


kıbrıs ne yaptığının farkında mı? kime neye git dediğini bir bilse. vatan toprağı olmasa ne halt ederlerse etsinler diyeceğim. utanma arlanma kalmadı insanoğlunda! vergisiyle karnını doyuran, askeriyle toprağını koruyan devlete mi git diyor yani. ezelden beri kıbrıs türklerinin rumlaşma isteğini anlayamamışımdır. asalaklık bazı insanların öyle içine işlemiş ki! çalışmayı bilmezler bir de bas bas bağırırlar. kemer sıkma politikasına mı bağırıyorlar! bağırsınlar efendim evlerinin önünde bir arabaları oluversin. onlar keyif sürerken burada yemek kuyruğuna giren insanlar var hala.

ermeni kürt rum terörist hiçbir kimse topraklarımıza sahip olamayacak... bu millet her bir karış toprağı kanıyla suladı hala da sulamakta!

10 Şubat 2011 Perşembe

yani aslında herşey bir hiçti

dünya belki de onlar için o gece son kez döndü... ama kimse o gecenin hangi gece olduğunu bilemedi!
hayalleri yıkıldı o gece onların, birlikte döktükleri yaşları geri sarıldı hiç dökmemişler gibi. tam olarak ne uğruna durdurduklarını dünyayı bir türlü kestiremediler.
neden söndü sahnenin ışıkları dedi biri, biri dostum neden gitti dedi, bir diğerinin nedenleri niçinleri bile yoktu..
ağlanan omuzlar kara bağırlara dönüşüverdi, rüzgarın getirdiği kokular bir bir gitti, şen kahkahalar kin kusar oluverdi..

yani kimse bilinmeyen o gecede dünyayı neden durdurduklarını bilemeden bir bir gidiverdiler.

6 Şubat 2011 Pazar

belki son defa, belki yillardan sonra
sirlar icimde, korkarim anlatmaya
ask alir beni, kandirir beni
kucuk bi cocuk gibi

sen guzel kadin, hic mi mutlu olmadin
hic mi sevmedin, hep mi yarim kaldin
belki bilmeden bekledin beni
beni sana kader getirdi

icimden gecen senin icinden gecer mi
nasil saklarim seni ne cok sevdigimi
benim icimden gecen senin icinden de gecer mi
ama nasil saklarim seni ne cok sevdigimi

sozler az kalir, caresiz kalir
gozler anlatir, aski gozler anlatir

3 Şubat 2011 Perşembe

40 küsür günde bir defterin yarısına kadar karaladım sensizliği... yetmiyor! sensizliğin nasıl bir şey olduğunu bir türlü anlatamıyorum. kalbim yeni uçmaya çalışan bir serçe gibi kanat çırpıyor, bazen acıyor, bazense derin derin nefes almak istiyorum.. yok olmuyor seni beklemek nasıl bir şey anlatamıyorum! o konuştuğumuz 2 dakikanın hayatta kapladığı yerin kıymetini şimdi anlıyorum! hayat büyük titizlikle ve mutlu olmak için yaşanması gereken 2 dakikalardan ibaret! üzülmek, sevmek, sevişmek, beklemek hepsi ama hepsi ikişer dakikalık işte!

iki dakikayı ömür yapan ise sensin sevgilim...

30 Ocak 2011 Pazar

iyi bir dinleyici misiniz? sanmam... her birimiz iyi birer yargıcıyız. takdir edilesi hayatı sorgulama çabamızın yanına insanları yargılamaya başlayışımızı eklememiz doğru değil sanırım.

şimdi yazmak istediğim bir çok şey vardı ama okan bayülgenin manyak bağırmalarından kafam dağıldı!! bazen sus okan... tamam tonlaman iyi anladık, ama bazen kafan da iyi!! seni sanatsever seni.

26 Ocak 2011 Çarşamba


kadın her bir ilmekte hayatı ördü... gözünün nuru her bir ilmeğe sevgisini kattı. taşlıkları yıkadığı çalı süpürgesinin her bir tutamına aşkla tutunup öyle temizledi evini! sevdiği gelecek diye... özenle serdiği nevresiminde sevdiğiyle uyuyacaktı... kadın soğanın acısına akıtıp acısını kendini de kavurdu kızgın tencerede ama lezzetli yemeğinden hiç vazgeçmedi!
ay doğdu kadının gecelerine... beklerken karanlıkta sessizce korkmamak için aya sığındı ve hep şükretti aynı gökyüzünü paylaşabiliyor diye sevdiğiyle.. kadın belki ölene dek en iyi bekleme işini yaptı! kavgada şiddet görmemeyi, sokakta eşitliği, ona bakan bir erkeğin kötü niyetli olmamasını, ay sonunu rahat getirebilmeyi, şefka dolu bir kaç kelamı hep bekledi...
kadın denilene hakaret eden erkek ana denilene övgüler saçtı... unuttu! çelişkilerin koynunda uyudu

15 Ocak 2011 Cumartesi

saat sabahın 5i... bu saate kadar bir sürü şeyle meşgul oldum. her an aklımdasın.. ben birazdan yatıcam ve sen birazdan kalkıp güne başlayacaksın! sevgilim kağıt kalem olsa yakınımda şimdi bu satırlarda işim yok! öyle özelsin ki seni böyle yazmayı hiç sevmiyorum. çünkü o kadar çok şey eksik kalıyor ki. 128 günümüz kaldı! sonra... sonrası iyilik sağlık...
kalbim pır pır şimdi...arada engel oluyorum yavaşlatıyorum! uçmaktan yorulmasın! hoş kimse bana dünya üzerinde sevmekten yorulan tek bir insan gösteremez. bir de söz konusu sen olunca sevmekten yorulmak diye bir cümlenin yanından bile geçemiyor insan...
süslü cümleler kurmam şart mı?
tüm sadeliğimle gelsem sonra senin derinlerinde derinleşsem cümlelerimle...
acı vermeyen bir ayrılık her bir mesafesini aşka katıp kalpler arasındaki yolları kısaltıyor. bugün geç kalanlar adlı oyunu izledim! geç kalmamak üzerine anlatılabilecek en güzel örneği vermiş sanırım. hayata geç kalmak düşünsene... yaşayamamak demek yani bu. bir sevgi sözcüğünü bir özrü ertelememek! bunları seninle tartışmak vardı şimdi... istikametler ne kadar farklı olsa da kırmadan! senin en güzel yanın ne biliyor musun. hiç incitmiyorsun beni!! hayattaki tüm diğer insanların aksine.. ettiğim binlerce duanın yaradan tarafından gönderilmiş bir cevabısın belki de.
bizi biz gibi göremeyen insanlar ne der ki şimdi... susabilirler artık onlara yakışan bu! ve yapraklar bi anlığına hışırdamayabilir, rüzgar susabilir... her şey durabilir! ve ben kulağına fısıldayabilirim- ilker... sadece ilker derim sen neler demek istediğimi anlarsın bilirim... ya da sen bir anlığına bana bakabilirsin. gözlerinde bir ömürlük dinlenebilirim.
hep diyorum ya bir evimiz olsun bizim ilker! senin kalbin benim evim ama yine de diyorum bir evimiz olsun bizim ilker... çünkü ellerini çok seviyorum.