yaşlarımın izinden yüzüm yol yol, kırmızı ve de gözlerim,alev alev yanıyor.ve kandırılmışlığın verdiği eziklik taa içimde.ben ve benim içimde bir ben.ne zaman geldi ki gördü gözlerim gerçekleri bir türlü mutluluğa eremedi.küçük kırılgan ve de güçlü aynı zamanda bir ben. güçlü ben onun içinde kırılgan ben...gülerim hep ben yanılmayın bu yüzden, gözlerim bir türlü eğitilemedi bu konuda.
anlam vermek anlam kazanmak! hep bir anlam çabası niye... elbet bir de sorumluluk var. altında ezildiğim sorumluluklarımı seviyorum.. güç onlarla var!bugün fırça yememe sebep olan arkadaşlara da teşekkürlerimi sunuyorum elbette (sayın ciğerci tenzih edildiniz)hoş fırça yemek de güzel bir nebze,hatta acı çekmek de falan...sonuçta 'MUTLULUK MUTLULUKTUR KEMANI KEÇİ ÇALSA DA'-nothing hill
hep neden aşağılara bakamadığımı sorup dururum kendime. insanların aç olduğunu, kırılmış anneleri, dayak yiyen kadınları,ailesini hiç tanımamış insanları,sevgiyi tarif edemeyecek insanları neden düşünmem ben!neden benim yerimde olabilmek için hayal kuran insanları aklıma getirmem...ya da neden bazen sadece nefes almanın bile ne kadar büyük bir hediye olduğunu düşünemem...
mesela beni deli gibi seven bir ailem var...tam 12 yıllık dost kavramını sindirmiş bir arkadaşım(kardeşim)...dip dipim var minik kardelenim...sevdiğim işle uğraşıyorum,istediğim mesleği okuyorum,istediğim yeri geziyorum,hala hayal kurabiliyorum,kendi ayaklarım üzerinde duruyorum,beni sevdiğine inandığım dostlarım var...VE BEN DE ONLARI YALANSIZ BİR SEVGİYLE SEVME YETENEĞİNE SAHİBİM.
bunlar elimdekilerin belki de çok küçük bir kısmı... ve ben insanları kale aldığım için üzülüyorum:S...BU ÇOK SAÇMA!sanırım ben farkına varmalıyım ve farkına varmalı insanlar. benim gören bir gözüm ve işiten kulağım var...sanırım artık GÖRMEDİM DUYMADIM BİLMİYORUM ZAMANI.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder